Tatil sona erdi ve evimize
döndük, nerde olursanız olun sonunda kendi evinizde duyduğunuz huzur ve
mutluluk da hiçbir yerde yok. Neyse bu seneki tatilim hiç hoş geçmedi. Hastalıklarla
doluydu. Gerçi Allah daha beterlerini vermesin inşallah. Yaptığımız tatilden
hiçbirşey anlamadan geri döndük. İlk gün
öğlen gibi geldiğimiz otelde akşam Naz kulağım ağrıyor demeye başladı. Neyseki
bütün şurupları yanımda taşımayı alışkınlık eden ben hemen ağrı kesici şurup
verip sabah olmasını bekledik. Ertesi sabah gittiğimiz hastanede dış kulap
iltihabı olduğunu öğrendik. Havuza ve denize girmemesi gerekiyor dediler, 1
haftalık tatile geldik ve ilk günümüz diyince kafasını sokmamaya çalışın diye
uyardılar. Babamız hastalık konusunda oldukça hassas!! olmasından dolayı surat
beş karış ortalıkta dolaşıp geri dönelim evimize, böyle olmayacak diyip durdu
zaten sürekli Naz’a müdahele eder durumdaydı. Yazık kuzum nasıl oynayacağını
bilemedi. Aman çocuklardan su sıçrayacak, aman oturma suya, aman, aman diyerek
geçti. Neyse günü böyle bitirip akşam yemeği yiyeceğimiz sırada ben yemek
yemeyeceğim dişim sallanıyor dedi. Daha önce hiç dişimiz daha çıkmamıştı.
Bununda tatile dek gelmesi de diğer bir süprizdi. Diğer sürpriz de 2. dişinin
de tatilin 2.yarısında çıkmasıydı. Acıya çok duyarlı Naz başladı ağlamaya,
zorla ikna ederek ne durumda olduğunu görmek için ellemeyi başardım. Baktım diş
çıktı çıkacak ama bu arada Naz ne yemek yiyecek, ne ağlamayı bitirecek, Pazar
akşamı dişçi nerden bulunacak diye en iyisinin benim çıkarmam olduğunu
düşünerek odaya götürdük. İlk başta dişine tekrar değmek için ikna etmeye
çalıştım. Ama kabul etmesi mümkün değil ve bu süreç sürekli uzuyor. Babası tuttu
ve bende ağzını zorla açarak çıkardım dişini. İlk deneyimim olmasına rağmen
korkmadan başardım. İlk 5 dakika Naz odayı yıktı, nasıl ağlama, nasıl bağırma,
acıdığından değilde sinirinden. Çünkü 10 dakika sonra tekrar yemeğe gitmişti.
Neyse dişini keseye koyduk, diş perisi sabaha acaba bana hangi hediyeyi
bırakacak diye meraklanmaya başladı. Bizde diş perisi olarak oteldeki marketten
istediği oyuncaklara baktık. Ama fiyatları görünce (mesela 59 liralık bebek 200
lira gibi) oradan alınamayacağı anlaşıldı. Babamız akşamın 22’sinden sonra
Belek’e oyuncak bakmaya gitti. Neyse buldu geldi. Bizimki sabah hediyeyi
görünce epey sevindi. Hatta siz gördünüz mü diş perisi diye de sordu.
Artık
3.günde bir sorun istemiyorum diye içimden geçirirken Naz ın kulak ağrısı
geçmeyince otelin doktoruna gittik. Dış kulak iltihabının iyileştiği ama orta
kulak iltihabı olduğunu ve antibiyotik başlamamız gerektiğini söyledi. Yine biz
sürekli kontrol ederek suya girmeye azda olsa devam etti. 4. gün ise annemin
kalp krizi geçirdiği yoğun bakımda olduğu haberini alınca tatilimizde
noktalanmış oldu. Neyse Allaha şükürler olsun ki şu anda kızımda annemde iyi.
Voyage Belek’e gelince otel her
yere kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir yer. İlk defa Türklerin bu kadar çok
gördüğüm bir oteldi. Yemekler çok lezzetli, her çeşit var. Alacarte
restoranlarının çok başarılı olduğunu duymuştum. Kebabistan 10 numara bir yer.
Ara sıcaklar yemekler o kadar güzeldi ki, sonunda çatlayacaktık nerdeyse.
Kesinlikle Voyage e gidince gidilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Meksika restoranın da da fajita
sı oldukça lezzetliydi. Buraya da gidilmeli.
İtalya restoranı için rezervasyon
için biraz geç saate kaldığımız için yer kalmamıştı (Rezervasyonlar gün içinde
odadan 9-12 saatleri arasında yapılabiliniyor)
Kebabistan da köy kalvaltısı
veriyorlar burası da rezervasyonlu. Açık büfeden tek tek seçmek yerine her şeyi
masaya getirip servis ediyorlar.
Lunapark küçük çocuklar için
oldukça uygun, 10 lu yaş ve üstü pek zevk almazlar gibi geldi. Mini club Güral
Premier Tekirova da çok başarılıydı. Burada çok katılmadık, Naz istemedi, zaten
çok vaktimizde olmadı.
Havuz çok büyüktü. En sevdiğim
kısım ise çocuk havuzu ile büyük havuz arasında bilek hizasında su ile
güneşlenme havuz kısmının olmasıydı. Bence çok güzel düşünülmüş.
Aquapark a çok rağbet yoktu.
Büyükler için yanlış hatırlamıyorsam 3 normak kaydırak 2 tane de adrenal
seviyesini yükselten kaydırak vardı (birisi yılan dı ki bu çok beterdi, ben
binmedim ama diğerine bindiğimde benim bağırtılarımı tüm otel duyup aşağıdan herkes
beni seyrediyordu. İndiğimde elim ayağım titriyordu, babamız yılan a da bindi,
onun daha iyi!!! olduğunu söyledi.)
Yemek ve havuzda hizmet konusunda
hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadık. Sahilde kapalı buzdolapları koyup kutu cola,
fanta, ice tea, suları istediğiniz gibi alıp içebiliyordunuz.
Öğleden sonra yapılan köfte ekmek
oldukça başarılıydı. Bide gözlemecideki kıymalı gözleme de çok iyiydi.
Benim gibi tatlı sevmeyen bir
insanın her gün uğradığı pastaneyi es geçmemek gerekir. Her gün taze kek (ev
yapımı), pasta vb. hepsi çok lezzetliydi.
Gelelim olumsuzluklara: 1. si;
Odalar lüks değil, eskiydi. Biz kara tarafı binasındaydık. Bu binanın girişi
gerçekten kötü ve havalandırması yetersizdi. Ayrıca tek asansör yetersiz
kalıyordu.
2. si: Deniz bulanıktı, genellikle
dalga olduğu için çamur gibi görünüyordu. Birde ilk girişte çakıllı kısmı
geçince kum oluyordu.
Bunun dışında her şey iyiydi.
Hatta erken ayrılmak zorunda kaldığımız için kalmadığımız gecelerin parasını
iade ettiler (Voyage otellerinde yapılabiliniyormuş, ets nin kendi oteli olduğu
için).
Keşke daha iyi şartlarda (hastalık
olmadan) tatil yapabilseydik. Neyse umarım sonraki yıllardaki tatillerimiz daha
iyi olur inşallah…