Amerika’ya gelmiştik ve hiç
alışveriş yapmamıştık, otomatikman her gün bir baskı yaratıyordu üstümüzde.
Dolayısıyla Los Angeles'ta ilk günümüzü alışverişe ayıralım dedik. Babamız yine önceden
planlama yapmıştı, gideceğimiz tüm yerlerin koordinat bilgisi mevcuttu.
İstikamet Citidal Outlet Center’dı. Sabah erkenden giderek kalabalıklaşmadan
alışveriş yapalım istedik. İlk uğradığımız yer Disney’in outlet mağazasıydı.
Açılışta hikaye ile açıp çocuklara kıyafet giydiriyorlardı. Tabi ki Naz Karlar
ülkesi prensesi Elsa’nın neyini bulduysa (kostümü, çantası, suluğu, pijaması,
tişörtü) aldı. O kadar keyiflendi ki anlatamam, biran önce otele gidip
kıyafetini giyip oyun oynamak istedi. Açık havada yer alan bu avm bayağı
büyüktü, her mağazaya girmek mümkün olamadı, zira hem ben hem Naz isyan ettik. Benim
gibi alışveriş manyağı birisinin kendisine hiçbişey almayacak kadar kötü
hissetmesi olur şey değildi gerçekten. Babanın durumu çok zordu. Resmen 2
çocukla uğraştı. Ne gezmek isteriz ne foto çektirmek isteriz, biran önce
bitirip gidelim modundaydık. Öğleden sonra ünlü Walk of Fame’e gittik. Ahım
şahım bir yer değil, foto çekiyorsunuz o kadar. Ortalıkta Los Angeles turu
yaptırmak isteyen bir sürü insan, ya da para karşılığı sizinle foto çektirecek
karakterler.
Yol boyunca yürüdük, Madam
Tussade, Çin tiyatrosunu gördük.
Olmazsa olmaz diyerek Hard Rock
Cafe’de baba illa yemek yememizi istedi. Güzel bir yemek yedik.
2. gün sabahına kızımın göbek
bağını kontrol etmek için Griffit Observatory’ye gittik. Resmen göbek bağı
çağırdı bizi. Önce göbek bağı gitti, arkasından hiç planda yokken biz gittik.
Buradan ünlü 3. caddeye ve Santa
Monica sahiline gidelim dedik. Arabayı burada günlük 10 dolara açık otoparka
bıraktık. Burasını da çok beğendiğim söylenemez. Neden bu kadar abartıldığını
anlamış değilim. 3. caddeden sahile giderken yürüdüğümüz parkta evsizler
kalıyordu ve etrafı tuvalet kokusu sarmıştı. Bu arada hava çok soğumuştu.
O gün kü son durağımız Beverly
Hills’di. Beverly Hills yazısının olduğu parkın oraya arabayı parkettik. Yolda
duran makineye saati yazıyorsunuz ve ona göre para veriyorsunuz, 2 saat için 2
dolardı.
Rodeo Drive’da yürüdük. Dünyanın
en pahalı mağazaları arasından geçtik. Buradaki evler, ağaçlar bile gerçekten
çok güzeldi.
3.gün Naz artık isyan etti, hep
size göre yerlere gidiyoruz, ben artık gitmek istemiyorum dedi. Bizde o gün
Disneyland’e gitmeye karar verdik. Paris’te gittiğimiz için gitmek istemiyorduk
ama Universal stüdyolarının gitmeden önce videolarını gösterip tepkisini
ölçmüş, ben çok korkarım diyince buraya gitmekten vazgeçmiştik. Disneyland’de
hafta içi olmasına rağmen oyunlarda çok sıra vardı. Sevdiklerimize ve Paris’te
olmayanları denemeye çalıştık. Sevdiğimiz birkaç oyun kapalıydı. Her yerde bir
karmaşalık sözkonusuydu. Parkın içinde yemek çeşidi sıkıntısı vardı ama parkın
çıkışında bayağı çok yer vardı. Saat 18:30’da geçit törenini seyrederek buradan
ayrıldık.
Los Angeles ile ilgili
izlenimlerim:
- Trafik kalabalık ama durması sözkonusu değil, bütün yollar çevre yola çıkıyor, her yere rahat gidiliyor.
- Biz Los Angeles yerine San Diego’dan daha çok hoşlandık. Belki de benim ve Naz’ın çok yorulması, yeterince gezememizden dolayı da böyle olabilir.
- Disneyland’in Paris’tekinin çok daha profesyonel ve daha güzel olduğunu düşündük.
- Otelimiz Holiday Inn Express Hollywood Walk of Fame’di. Otelin konumu ve odalar çok güzeldi. Kahvaltı zayıf olmasına rağmen vardı. Walk of Fame’e 5 dakikalık yürüyüş mesafesindeydi. Otopark’ın ücretli olduğunu biliyorduk, günlük 22 dolardı. Yine de Los Angeles için doğru ve güzel bir otel olduğunu düşünüyorum.