10 Şubat 2014 Pazartesi

Nerden çıktı bu Amerika ve kötü başlangıç!

Yaklaşık 1 senedir sömestr tatilinde sıcak bir ülkeye gidebilmek için puan biriktiriyordum. Hedefim Yapı Kredi’nin sömestr kampanyası ile kısa bir uçak yolculuğu ve sıcak bir ülkeydi. Böyle olunca geriye pek seçenek kalmıyordu. Dubai veya fiyat uygun olursa Maldivler’i düşünmüştüm. Tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Yapı kredi bu sene kampanyayı çok kısıtlı tutarak kampanyalarda 4 soğuk Avrupa ülkesi ve birde Amerika’yı yaptı.O kadar puan biriktirmiştim, şimdi ne olacaktı, babaya bile puanla gidebilsin diye ayrı kk çıkartmıştım, güya her şeyi düşünmüştüm. Bu sene hiçbir yere gidemiyoruz derken bir arkadaşım neden Amerika’ya gitmiyorsunuz, hem Naz hem sizin için çok iyi olur diyerek kafama girdi. Öyle bir gaza gelmişim ki kendimin ve Naz’ın uçak biletlerini alırken buldum kendimi. Baba da kendi biletini alacaktı, ama o da ne? Babamız bileti alamıyor, limiti ayarlamak lazımmış, ama didindik, uğraştık puan ile alamadık onun biletini, mecbur hiç hesapta yokken para vererek almak zorunda kaldık. Ama çok stres yaşadık, hadi bilet kalmazsa, alamazsa diye iyi streslendik. Diğer stresimde aktarma uçağını kaçırırsak dönüş biletlerimizde yanıyordu, bazı geceler uyuyamadım, kaçırırsak ne yaparız diye? Yani bu tatilin başlangıcı hep stres doluydu. Zamanımız az kalmıştı ortada hiçbirşey yoktu, hemen vize işlerini hallettik. Ve sonra bomba haber geldi. Şimdi ne yapacaktık? Son 1 haftaya kadar gidip gitmeyeceğimiz belli değildi. Her an her şey olabilirdi, bu belirsizlik daha da kötüydü. Neyse son haftaya kadar bekleyerek son 3 gün kala puanlarımızla otelleri de satın aldık, ama hep bir aksilik oluyordu. Acaba gitmesek mi , bu bize bir işaret mi diye çok düşündüm, ama sonra pişmanlık duyarız diye her şeyi göz ardı ettim.Bir sonraki aksilik uçak biletlerimiz ayrı olduğu için baba ile bizim koltuklarımızı ayrı check in yapıp farklı yer veriyordu, bizde THY arayarak telefonla hallettik, yada hallettiğimizi sandık. Sömestr’inin başladığı gün yani 25 Ocak Cumartesi günü Atatürk havalimanı tam bir faciaydı, o kadar kalabılıktı ki, girişinden uçağın olduğu kapıya gidişimiz tam 3 saati buldu, böyle tatillerin ilk günü çıkmamak lazımmış. Neyse havaalanında bagaj teslim ederken check in işlemimizin yapılmadığını yer olmadığı için hepimize ayrı yerden koltuk vermek durumunda olduklarını söylediler. 7 yaşın altında olan çocuğum bile anne veya babasından ayrı bir yere tek başına oturacak, hem de 13 saat? Mümkün mü? Kapıda durumu iletmemizi bişey yapılamayacağını söylediler. Naz görevlinin söyledikleriyle ben tek başıma gitmem diyerek ağlamaya başladı. Ben zaten kendime hayrım yok, nasıl yola dayanacağım derken bi de bu çıkmıştı, bende başladım ağlamaya, neyse uçağın kalkış saati geldi biz bekliyoruz, bekledik bekledik en son biz bindik, aktarmadan gelen yolcuların yerini değiştirerek yoğun ısrarımızla aynı yeri verdiler. Uçak yolculuğu boyunca bulantım vardı, Naz son 3 saat kala midem bulanıyor diye ağlamaya başladı, o ağladıkça sigara içmeyen babanın gözlerinden öfkeler saçılıyordu, ben ne yapacağımı bilemedim. Neyse zor bela indik, koşa koşa pasaport kontrolüne gittik, işlemlerimizi hallettik, artık bundan sonrası kolaydı, Amerika’daydık. 3,5 saat yolculuğumuz kalmıştı. Bu neydi ki? Aksilikler bitmeyecekti, aktarma uçağın kapı numarası değişti, ona yetişmeye çalıştık, sonra uçağa binildikten sonra uçak 1 saat rötar yaptı, daha ne olabilir derken Naz ateşlendi. Sıkıntıdan herhalde diyordum, sürekli tuvalete götürüp yıkadım, soydum. Artık tatil yerine gelmeden bütün hevesimiz kaçmıştı. Biran önce otele gidip ayaklarımı uzatmak istiyordum. Hava alanından inince kiralık arabaların shuttle’ları var, ona binerek araba kiralama alanına ulaştık. Arabayı alıp otelin yolunu tuttuk. Hepimiz perişan haldeydik, hemen valizden Naz’ın ateş düşürücülerini çıkararak içirdik. Umarım geçerdi, ya da ne yapacaktık???


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder