Yaklaşık 1 senedir sömestr
tatilinde sıcak bir ülkeye gidebilmek için puan biriktiriyordum. Hedefim Yapı
Kredi’nin sömestr kampanyası ile kısa bir uçak yolculuğu ve sıcak bir ülkeydi.
Böyle olunca geriye pek seçenek kalmıyordu. Dubai veya fiyat uygun olursa Maldivler’i
düşünmüştüm. Tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Yapı kredi bu sene kampanyayı
çok kısıtlı tutarak kampanyalarda 4 soğuk Avrupa ülkesi ve birde Amerika’yı
yaptı.O kadar puan biriktirmiştim, şimdi ne olacaktı, babaya bile puanla
gidebilsin diye ayrı kk çıkartmıştım, güya her şeyi düşünmüştüm. Bu sene hiçbir
yere gidemiyoruz derken bir arkadaşım neden Amerika’ya gitmiyorsunuz, hem Naz
hem sizin için çok iyi olur diyerek kafama girdi. Öyle bir gaza gelmişim ki
kendimin ve Naz’ın uçak biletlerini alırken buldum kendimi. Baba da kendi
biletini alacaktı, ama o da ne? Babamız bileti alamıyor, limiti ayarlamak
lazımmış, ama didindik, uğraştık puan ile alamadık onun biletini, mecbur hiç
hesapta yokken para vererek almak zorunda kaldık. Ama çok stres yaşadık, hadi
bilet kalmazsa, alamazsa diye iyi streslendik. Diğer stresimde aktarma uçağını
kaçırırsak dönüş biletlerimizde yanıyordu, bazı geceler uyuyamadım, kaçırırsak
ne yaparız diye? Yani bu tatilin başlangıcı hep stres doluydu. Zamanımız az
kalmıştı ortada hiçbirşey yoktu, hemen vize işlerini hallettik. Ve sonra bomba
haber geldi. Şimdi ne yapacaktık? Son 1 haftaya kadar gidip gitmeyeceğimiz
belli değildi. Her an her şey olabilirdi, bu belirsizlik daha da kötüydü. Neyse
son haftaya kadar bekleyerek son 3 gün kala puanlarımızla otelleri de satın
aldık, ama hep bir aksilik oluyordu. Acaba gitmesek mi , bu bize bir işaret mi
diye çok düşündüm, ama sonra pişmanlık duyarız diye her şeyi göz ardı ettim.Bir
sonraki aksilik uçak biletlerimiz ayrı olduğu için baba ile bizim
koltuklarımızı ayrı check in yapıp farklı yer veriyordu, bizde THY arayarak
telefonla hallettik, yada hallettiğimizi sandık. Sömestr’inin başladığı gün
yani 25 Ocak Cumartesi günü Atatürk havalimanı tam bir faciaydı, o kadar
kalabılıktı ki, girişinden uçağın olduğu kapıya gidişimiz tam 3 saati buldu,
böyle tatillerin ilk günü çıkmamak lazımmış. Neyse havaalanında bagaj teslim
ederken check in işlemimizin yapılmadığını yer olmadığı için hepimize ayrı
yerden koltuk vermek durumunda olduklarını söylediler. 7 yaşın altında olan
çocuğum bile anne veya babasından ayrı bir yere tek başına oturacak, hem de 13
saat? Mümkün mü? Kapıda durumu iletmemizi bişey yapılamayacağını söylediler.
Naz görevlinin söyledikleriyle ben tek başıma gitmem diyerek ağlamaya başladı.
Ben zaten kendime hayrım yok, nasıl yola dayanacağım derken bi de bu çıkmıştı,
bende başladım ağlamaya, neyse uçağın kalkış saati geldi biz bekliyoruz,
bekledik bekledik en son biz bindik, aktarmadan gelen yolcuların yerini
değiştirerek yoğun ısrarımızla aynı yeri verdiler. Uçak yolculuğu boyunca
bulantım vardı, Naz son 3 saat kala midem bulanıyor diye ağlamaya başladı, o
ağladıkça sigara içmeyen babanın gözlerinden öfkeler saçılıyordu, ben ne
yapacağımı bilemedim. Neyse zor bela indik, koşa koşa pasaport kontrolüne
gittik, işlemlerimizi hallettik, artık bundan sonrası kolaydı, Amerika’daydık.
3,5 saat yolculuğumuz kalmıştı. Bu neydi ki? Aksilikler bitmeyecekti, aktarma
uçağın kapı numarası değişti, ona yetişmeye çalıştık, sonra uçağa binildikten
sonra uçak 1 saat rötar yaptı, daha ne olabilir derken Naz ateşlendi.
Sıkıntıdan herhalde diyordum, sürekli tuvalete götürüp yıkadım, soydum. Artık
tatil yerine gelmeden bütün hevesimiz kaçmıştı. Biran önce otele gidip
ayaklarımı uzatmak istiyordum. Hava alanından inince kiralık arabaların
shuttle’ları var, ona binerek araba kiralama alanına ulaştık. Arabayı alıp
otelin yolunu tuttuk. Hepimiz perişan haldeydik, hemen valizden Naz’ın ateş
düşürücülerini çıkararak içirdik. Umarım geçerdi, ya da ne yapacaktık???
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder